17 Ocak 2015 Cumartesi

IQ’UN SENİN OLSUN BANA EQ’DAN HABER VER!


Son zamanlarda , annelerin, babaların, evlilik terapistlerinin, şirket yöneticilerinin, lider danışmanlarının,politikacıların, TV’cilerin ve kısaca günlük hayatında ufak tefek sayılabilecek problemlerin tazyikini üzerinde hissederek sık sık kendini ‘köşeye sıkışmış’ gibi gören hemen herkesin sözlüğüne girmeye başlayan popüler kavram: Duygusal Zeka.

Ne demektir?
Kısaca, sizin kendinizin ve karşınızdakilerin duygularını ‘Fark etme+Tanımlama+Davranma’ zincirindeki performansınızı ifade eden bir iletişim yeterlilik ölçüsü. Zincirlerin bütün bu halkalarını birbirinden koparmadan, aralarından hava bile geçmeyecek şekilde ustaca yönetmeye yarayan bir çeşit iletişim sanatkarlığının adı.

IQ’dan farkı nedir?
Kabaca zihinsel performansın birimi olarak ifade edebileceğimiz IQ’yu (Intelligence Quotient), EQ’dan (Emotion Quotient) ayıran temel özellik ; IQ laboratuar ortamında testlerle belirlenmiş ve sosyal ortamdan yalıtılmış bir yığın beyin odaklı işleminizi tanımlamak için kullanılırken , EQ sosyal ilişkileriniz içindeki sizi ifade etmektedir.
Zihninize ait her bir odanın çalışma kapasitesi farklı olabilir.Ancak, bu odalarla dolu binanın içine, duygu dediğimiz tanımlaması bugünkü psikoloji için bile zor olan bir yaramaz çocuk girdiği zaman sistemlerin performans kalitesinin hiçbir önemi kalmamaktadır. Bu yaramaz çocukla nasıl başa çıkılacağını ancak ‘duygusal zeka’ adındaki yetenek bilir. Yani o haylaz çocuğu gerektiğinde durduracak, gerektiğinde doğru yöne doğru itekleyecek  olan gelişmiş zihin sistemleriniz değil, duygu yönetme gücünüzdür. IQ ile EQ işte bu yüzden birbirinden bağımsızdır ve birbirlerine dönüştürülemezler. Birinin gediğini diğeri kapayamaz.
Bunun yanında IQ bizim doğuştan üst sınırı belli, kader kaleminin beyin performansımız üzerindeki gölgesi iken; EQ o gölgeden o kadarda etkilenmez.
Kişinin çabası, kendi ve diğerleri üzerindeki duygu yönetme taktiklerini öğrenmesi, uygulaması nispetinde artabilen bir yetenektir.

Duygu nasıl yönetilir?
Duygunun yönetilebilmesi için yukarıda birtakım zincir halkalarından bahsetmiştik:’ Fark etme+ Tanımlama+ Davranma’. Bunlara daha yakından bakmak gerekirse ; duygunun önce fark edilmesi gerekir.
Sizin veya karşınızdakinin duygusal bir tetiklenme içinde olduğunuzu fark etmek, bakmakla görmek arasında ki fark gibidir. Ön yargılarınızı, anlatmak istediklerinizi, kendi duygularınızı bir an için kenara koyup sadece karşı tarafın söylemlerinin , ses tonunun mimiklerinin, beden dilinin altını yoklamanız bile duyguyu iş üstünde yakalamak için yeterlidir.
Duyguyu fark ettiğiniz zaman konunun %50’sini halletmişsiniz demektir. Çünkü genel olarak bakıldığında iletişim kazalarının en önemli sebebi gözden kaçırılan duygular olmaktadır.
Beni kategorize et!
Bir sonraki adımda karşı tarafın bu duygusunu kategorize etmeniz gerekir. Endişe mi, şüphe mi, mutluluk mu, rahatlık mı, vb.başlıklar altında o duyguyu sınıflandırmanız hangi duyguyla dans ettiğiniz öğrenmeniz ve buna göre bir sonraki adıma hazırlanmanız açısından önemlidir.Bu sayede, başkaları onun duygularını yok sayarken ve ısrarla kendi istediğini benimsetmeye çalışırken siz şu minik birkaç adımla bile oldukça mesafe katettiniz. Durdunuz; konuşmak yerine dinlendiniz ve onu ‘anladınız’. Üstelik bu ‘anlama’ söylemek istediklerini anlamaktan daha farklı ve daha önemli bir anlama. Siz onun duygularını anladınız. Bu o kadar büyük bir adımdır ki sonraki adımlar çorap söküğü gibi gelecektir.
Sihirli sözcük:’Anlıyorum…’
Sıra o hisleri anladığınızı belli etmeye gelmiştir.
Anladığınızı yüksek sesle paylaşmanız, bunu ona hissettirmeniz, onunla duygusal ritim adına aynı safta olduğunuzu kelimelerden çok beden dilinizle , mimiklerinizle, bazen de birkaç saniyelik sessiz kalmanızla belli etmeniz duygusal zeka yıldızı olmak konusunda en isabetli adımlarınız olacaktır.
Ve geriye tek bir adım kalmıştır. Bu aşamaya kadar anladığınız ve değer verdiğiniz duyguların tatmin olacağı şekilde davranmak.
Bu da ancak onları doğru bir hedefe kanalize edebilmekle olur. Evet, duyguları yok saymak veya yok etmek değil; daha uygun bir yöne kanalize etmek. Örneğin; öfkenin elinden değerli olanı kurtarıp, daha uygun ve harcanabilir bir öfke nesnesi bularak öfke patlaması adındaki aslanlar arenasına onu atmak. Veya hayalin kırılmasını o bünyeye uygun yeni hayaller enjekte ederek aşmak. Veya sizi iş yapamaz hale getirmiş kaygı duygusunun büyük çoğunluğunu kader tenceresinde eritip, kalanını da irade tabağında servis yapmak gibi.


Yazan-Derleyen
Fatma Adalet Şahin

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Favorites Alerts Messages Comments Analytics Reading List